26 Aralık 2021 Pazar

Gerçek Histeri






"bilincim olmasaydı milyonlarca sene yaşayacak hevesim olurdu ama, şimdi, bir dakika sonrasını deneyimleme fikri bile zihnimde büyük tahribatlara yol açıyor."


Gerçek kavramı insanlar tarafından hoş karşılanmaz ve genellikle tehdit olarak algılanır. Bu nedenle hem gerçek, hem de gerçeği söylediğini iddia eden kişi lanetlenerek sistem dışına itilir. Aynı zamanda toplumsal mitomani belirir. Bilinmeyene karşı toplumsal kalkan. Çünkü gerçek çoğu zaman sahici bir yıkımdan ibarettir.

Gerçek, insanların tabularına karşı bir saldırıdır. Kutsal atfettiği değerlere, inançlarına, yargılarına, doğrularına ve temelde şahsi bilincine yapılan bir varoluş operasyonudur. Bünyesine gerçek zerk edilen kişi, bir daha tininden asla ayrılmayacak bulantıyı derinden hissetmeye başlar. Gerçeğin ağırlığı fizikî ağırlıktan ötedir ve birey deneyimlemediği bu ağırlık ile nasıl başa çıkacağını bilemez hale gelmiştir. 
Tabuları yıkılan kişi, evsiz kalmış gibidir. Korku ve endişe bütün bedenine hakim olmuştur. Melankolik, depresif ruh hâli vuku bulmaya başlamış, değersizlik hissi ile toplumdan kendini soyutlama başlamıştır. Ağırlığın şiddeti acıyı perçinlemiş ve birey acıya nasıl tepki vereceğini bilemez hâle gelmiştir. 
Tıpkı sevinçlerine nasıl tepki vereceğini bilemez hâle geldiği gibi.

Toplumda; sorgulamaktan uzak, dayatılanı benimseyen, çarkın dişlisi bireyler
sorgulamaya başlayan, gerçeklerle yüzleşmeye başlayan bireyler 
ağırlığın şiddeti -bulantının şiddeti- arttıkça gerçeklerden kaçmaya meyili olan bireyler
olmak üzere üç ana grup vardır.
Sorgulamaktan uzak, kişisel alan ve yeterli objektifliğe sahip olmaksızın yaşamını sürdüren bir birey, bu süreçte hayattaki en mutlu dönemini sürdürüyor.
"L'ignorance était autrefois un bonheur éternel."
•Chuck Palahniuk
(Cehalet bir zamanlar sonsuz mutluluktu.)

Gerçekle tanışıklığı olan her bireyin tabuları sallantıdadır. Kişi merak ve keşif heyecanı içinde daha fazla sorgulama ve araştırma arzusuna kapılır. Süreç içerisinde karşılaştığı her gerçek (tabularını sarsan/yıkan olay) kişinin zihnini bulandırır. Anlam çabası ve keşfetme arzusu, bulantının yarattığı tahribatı azaltsa dahi, bulantı kişinin benliğine her geçen gün daha fazla yayılmaktadır. Kişi belli bir zaman sonra fark eder ki; tahrip olmuş bir tine ve yorulmuş bir vücuda sahiptir fakat yine de bilmek için yaşamak, yaşamak içinse bilmek zorundadır.
Bir zamanlar birinin dediği gibi; insanın kurtulamayacağı en şiddetli bağımlılık, meraktır.

Zamanla gerçek kavramı ve bulantı bireyi tüketmeye başlar. Varoluşun ve gerçeğin çıplaklığı karşısında boyun eğmek zorunda kalan insan, son aşama olan, tekrar hiçbir şey bilmediği zamana dönmenin hayalini kurmaya başlar. Temel olarak yaşamın asıl amaçlarından biri: insanın, başladığı yere geri dönmeye çalışmasıdır. Aslında her şey ileri gitmek için değil, aslında her şey geri gitmek için.

Hem gerçek kavramını gerçek kılan nedir ki?